Şifrenizi Unuttunuz mu ?
Okudum Kabul Ediyorum
Konya Doğal Güzellikleri
29 Ekim 2017, 19:00
Konya Doğal Güzellikleri

Kültür ve Turizm

+-

İlimiz çok çeşitli uygarlıklara sahne olmuş, M.Ö. 7000 yılına kadar giden bir tarihin izlerini taşımaktadır. Ören yerleri, tarihi ve doğal sit alanları, mağaraları ve sivil mimari örnekleriyle zengin bir tarihi mirasa sahiptir.

Aynı zamanda Selçuklu Devletine de başkentlik yapan Konya, Hz. Mevlana ve Nasrettin Hoca gibi dünya çapında tanınan şahsiyetlerle önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.

İlimizde turizm işletme belgeli 31 tesiste 5.319, turizm yatırım belgeli 14 tesiste 4.949 yatak kapasitesi mevcut olup, toplam yatak kapasitesi 10.228’dir. Bunun yanı sıra 16 turizm işletme belgeli lokanta ile 19 seyahat acentesi vardir. 2015 yılında merkez ve ilçe müzelerini 2.711.192 kişi ziyarette bulunmuştur. 

İl merkezinde 6 (Mevlana, Karatay Çini Eserleri, İnceminare, Sırçalı Medrese, Atatürk, Etnografya ve Arkeoloji Müzeleri) , ilçelerde 4 (Çatalhöyük Örenyeri Müzesi, Ereğli Müzesi, Akşehir Batı Cephesi Karargâhı Müzesi ve Akşehir Arkeoloji Müzesi) olmak üzere toplam 10 müze bulunmaktadır.



KONYA

Konya'da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (tarih öncesi) çağdan başlar. Bu çağ içinde Neolitik-Kaltolitik-Erken Bronz Çağ kültürlerini görülür.

Bu çağın iskân yeri olan höyükler, Konya il sınırları içindedir. Neolitik Devre (M.Ö. 7000-5500) ait buluntular, Çatalhöyük'teki arkeolojik kazılarda meydana çıkmıştır.

Bugün Konya'nın bir semtinin içinde kalan Karahöyük'te Hitit iskânı görülmektedir. Senelerdir sürdürülen arkeolojik kazılar bu çağı anlatan buluntular vermektedir.

Anadolu'da Hitit egemenliğine son veren Frigler, Trakya'dan Anadolu'ya göç etmiş kavimlerdir. Alâaddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla ve Sızma gibi yerlerden elde edilen buluntular M.Ö. VII. Yüzyıla aittir. Friglerden sonra Konya (Kavania), Lidyalılar ve Büyük İskender'in istilâsına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu'da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya, Iconium olarak varlığını korumuştur. (M.Ö. 25)

Antakya'dan Anadolu'ya çıkan Hristiyan azizlerden St.Paul, Antiochia'ya (Yalvaç) sonra Iconium'a (Konya) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray, Lystra-Derbeş, Laodica (Ladik) ve Sille önemli Bizans yerleşim yerleridir. İslâmiyetin Anadolu'da yayılması ile Bizans'a (İstanbul) Arap akınları başlamıştır. Emevîler ve Abbasîler, Konya üzerinden akınlar yapmışlardır.

1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Savaşı'ndan sonra Anadolu'nun büyük bir kısmı ile beraber Konya da Selçuklular, Bizanslıların elinden alınmıştır.

Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah, 1076 yılında Konya'yı başşehir yapmıştır. 1080 yılında başkent İznik'e nakledilmiştir. I.Kılıç Arslan, 1097 yılında başşehri Konya'ya taşımıştır. Konya, 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklu Devleti'nin başşehri olarak kalmıştır.

Konya, 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ele geçirilmiştir. Karamanoğulları Devleti'nin egemenliğine girmiştir. Osmanlı Padişahlarından II.Murat, 1442 tarihinde Karamanoğulları hakimiyetine son vermiştir.

Konya, Osmanlı Devleti zamanında şöhret ve itibarını devam ettirmiştir. Osmanlı Sultanlarından Yavuz Sultan Selim Han, Mısır ve İran seferleri sırasında Konya'da konaklamıştır. Kanunî Sultan Süleyman Han, İran, IV.Murat Han ise Bağdat seferleri sırasında Konya'da kalmışlardır.

Cumhuriyet devrinde hızla büyüyen ve gelişen Konya, tarihî eserleri ile bugün açık hava müzesi görünümünde bir şehirdir.

Konya Büyükşehrini oluşturan Karatay, Meram ve Selçuklu ilçelerinin toplam merkez nüfusu bir milyonu, diğer ilçe ve beldeleriyle birlikte iki milyonu aşmaktadır.


MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

NASREDDİN HOCA

MEKE GÖLÜ

ÇATALHÖYÜK

ALAADDİN CAMİİ

TINAZTEPE MAĞARASI

YERKÖPRÜ ŞELALESİ

İVRİZ KAYA ANITI

EFLATUN PINARI

ILGIN KAPLICALARI

EŞREFOĞLU CÂMİİ

FASILLAR ANITI

KİLİSTRA ANTİK KENTİ

KUBAD-ABAD SARAYI - BEYŞEHİR

İNCE MİNARE MÜZESİ


Termal Turizm

HAMAMLAR, KAPLICALAR VE ŞİFALI SULAR

Sultan Hamamı;

Larende caddesinde Sahip Ata Külliyesine ait olan Sultan Hamamı bugün de faaliyetine devam etmektedir.

Mahkeme Hamamı;

Şerafeddin Cami ile Şems-i Tebrizi Cami ara­sında yer alan tarihi özellikleriyle milletimizin temizliğe verdiği önemini yaşatan (Türk Hamamı) vasıflarını taşıyan mahkeme hamamı faaliyetine devam etmektedir.

Meram Hamamı;

Meram mesireliğinde, tarihi köprü çıkışında yer alan Beylikler devrinde yapılmış Meram Hamamı, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.

Meydan Hamamı;

Akşehir'de 1329 yılında Subaşı Emir Şerafeddin tarafından yaptırılan hamam, bugünde hizmet vermektedir.

Orta Hamam;

Akşehir Ulu Cami caddesindeki Orta Hamam Selçuklulardan kalmış olup, Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa tarafından 1900 yılında ciddi bakım ve tamirattan geçirilmiştir.

Eski Hamam;

Ereğli Ulu Cami güneyinde yer alan Karamanoğlu Beyliği devri eserlerinden olan eski hamam soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümleriyle hizmet vermeye devam etmektedir.

Ilgın Kaplıcaları;

Konya- Afyon karayolunun 90. km’sinde yer alan Ilgın ilçesindedir.Yaşadığı tarihi devirler dolayısıyle bir çok turis­tik esere sahip olan şifa merkezi durumundaki kaplıcalar, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat ta­rafından (İlk Türk Hamamı) olarak yaptırılmıştır. Romatizma ve siyatikten şikayetçi pek çok kişinin uğrak yeri durumundaki kaplıcada konaklama tesisleri bulunmaktadır.

Aşağı Çiğil Kaynak Suyu;

Ilgın'a bağlı Aşağıçiğil Kasabasının (Kumdöken) veya (Üzüm Çubuğu) namıyla anılan yörede, çamlık içinde yer alan kaynak suyu, böbreklerin-

den rahatsız olanların şifa aradıkları bir merkez durumundadır. Mahallinde içilmesi veya taşınarak kullanılması halinde böbrek taşlarının düşürül­mesinde etkili olan kaynak suyu Konya'dan baş­ka, çevreden gelen kişilerin de başlıca uğrak yeri durumunda bulunmaktadır.

Hadim Yerköprü Karasu Ilıcası;

Göksu nehrinin kaynaklarına sahip bulunan Hadim ilçesinin Yerköprü Hidroelektrik Santrali yakınında Karasu Mevkiinde yer alan, kış mevsi­minde sıcak, yazın soğuk akan kaynağın suları cilt hastalıklarının tedavisinde faydalı olmaktadır. Suyunda kükürt minerallerine de rastlanan Kara­su Ilıcası, hem şifa dağıtmakta hem de sahip oldu­ğu tabiat zenginliğiyle eşsiz bir dinlenme yeri ola­rak hizmet vermektedir.

İsmil Kaplıca ve Termal Tesisleri;

İsmil Kaplıca ve Termal Tesisleri Konya'nın doğusundadır. Ereğli-Karapınar yolu üzerinde 50. km.'de İsmil Kasabası'nın yanıbaşındadır. Türki­ye'nin ve Dünya'nın çeşitli merkezlerinden gelen insanların Kültür-Ticaret sanat bağlantılarıyla bü­tünleştirilecek olan kompleks hem bir kaplıca ve dizaynıyla tatil ve dinlenme merkezi, hem de bü­tün canlılığı ile turizm merkezi konumunda, in­sanlarımızın tabi ihtiyaçları ile sosyo-kültürel de­ğerlerinin ve manevi-etik normlarının ön plana çı­karıldığı termal komplekste bütün bu ihtiyaç ve değerler evlerin mimari yapılarından ahşap lambri tasarımlarına, sağlık istasyonlarında kaplıca kür merkezlerine, açık kapalı termal havuzlardan tüm görsel güzelliklere yansıtıldı.

Belirli noktalarda kuş için barınakların oluştu­rulacağı İsmil kaplıcaları ve Termal Kompleksi fi­zik tedavi rehabilitasyon merkezi termal basınçlı duşlar, halka açık bölümler, İçme İnhilasyon, ça­mur terapi masaj, jimnastik salonları, su oyunları­nın yapılabileceği termal havuzlar, yürüyüş par­kurları, güneşlenme, eğlence mekanları, marketi, otoparkı, botanik bahçesi, tenis ve golf sahaları, seracılık ve tıbbi bitki üretim merkezleri içeriyor.



İnanç Turizmi

ANADOLU SELÇUKLULAR DÖNEMİ ESERLERİ

 

CAMİLER   

 

Alaeddin Camii : Anadolu Selçuklu Devri Konya'nın en bü­yük ve en eski camiisidir. Şehrin merkezinde yüksekçe bir hü-yük olan Alaeddin Tepesi üzerine inşa edilmiştir. Selçuklu Sul­tanı Rükneddin Mesud I'in son zamanlarında başlanılmış, Kılı-çaslan II (1156-1192) devrinde inşaatına devam edilmiş, Sul­tan Alaeddin Keykubad I tarafından 1221 yılında tamamlana­rak hizmete açılmıştır.

Camii İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiştir. Üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür. İçerisi Sütunlar ormanını andır­maktadır. Bizans ve klasik devirlere ait 41 taş mermer sütundan ibarettir. Camiinin en ilginç taraflarından birisi de minberidir.

Minber abanoz ağacından birbirine geçmiş olup, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örnekleridir. 1155 yı­lında Ahlat'lı Mengum Berti tarafından yapılmış bir şaheser­dir. Çinilerle süslü mihrabın önünde çini süslü kubbesiyle ör­tülmüş bir saha mevcuttur. Mihrap ve kubbelerin çinileri kıs­men sökülmüştür.

 

İplikçi Camii : Alaeddin Caddesi üzerindedir. Şemseddin Altınoba tarafından 1201 yılından sonra yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş, yenilenmiştir. (1332) Cami İp-likçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır.

1951-1960 yılları arasında Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii, 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır.

 

Sahip Ata Camii ve Külliyesi : Anadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1258-1283 yıllan arasında inşaa edilmiş olan mescid türbe, hanigâh ve hamamdan iba­rettir. Mimarı Abdullah Bin Kellük'tür.

 

Sadrettin Konevi Camii ve Türbesi : Konya'nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir. 1274 yılında yapılmıştır. Giriş kapısın­daki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı o-lup, Konya'ya yerleşmiş, zamanın tanınmış bilginlerindendir. Muhiddin İbni Arabi'den tahsil ve terbiye görmüş, Konya'daki hanikâhında hadis ilimleri okutulmuştur. Mevlâna'ya derin bir sevgi ile bağlanmıştır.

Türbe, Camiinin doğusundaki avludadır. Açık türbeler tipi­nin ayakta kalan tek örneğidir. Türbenin şekli Selçuklu küm­betlerine benzer. Gövde açık, kaidesi mermer işleme olan tür­benin üzerinde, köşeli bir tanbura oturan, kafes şeklinde ah­şap bir külah vardır.

 

Şems-i Tebrizî Camii ve Türbesi : Şerafettin Camii kuze­yinde eskiden mezarlık olan Şems Parkının içinde yer alır. Bu­günkü yapı 1510 yılında Abdürrezzakoğlu Emir İshak Bey ta­rafından mescidle birlikte elden geçirilmiş ve genişletilmiştir. İlk yapının 13. Yüzyılda yapıldığı ileri sürülmektedir. Ancak kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.

Cami bölümüyle bitişik durumda, içten tavanlı dıştan se­kizgen tambur üzerine piramidal külahla örtülüdür. Eyvan şeklinde olan türbe mescide kalem işi süslenmiş ahşap Bursa kemeriyle açılır. Diğer yönlerde biri altta, diğeri üstte olmak üzere ikişer penceresi vardır. Türbenin duvarların­la herhangi bir bezeme yoktur.

Tavanı geometrik motiflerle bezenmiştir. Üzeri örtülü sandukanın altında önceleri kuyu bulundu­ğu söyleniyorsa da araştırmalar neticesinde bura­sının kuyu değil mumyalık olduğu anlaşılmıştır.

Gövdesi taştan tambur ve külahı ise tuğladan yapılan türbe 1977 yılında tamiri sırasında orji-nalliğini biraz kaybetmiştir.

 

 

MESCİTLER

1) Hacı Ferruh (Taş Camı-Akca gizlemez) Mescidi.

2) Hoca Hasan Mescidi

3)  Sırçalı Mescid

4)  Beşarebey (Ferhuniye) Mescidi

5)  Beyhekim Mescidi

6) Bulgur Dede Mescidi

7)  İçkaraaslan Mescidi

8) Terceman Mescidi

9)  Zevle Sultan Mescidi

10) Kara tay Mescidi

11) Zenburi Mescidi

 

TÜRBELER

 

Sultanlar Türbesi : Alaeddin Cami-i içinde kuzeyde, klasik Selçuklu türbeleri tipinde-dir. Gövdesi kesme taşlardan on yüzlü prizma şek­linde yükselmiş, üzeri tuğladan on köşeli bir pra-mitle örtülmüştür. Türbe, Sultan Kılınçaslan tara­fından yaptırılmıştır.          

Türbede sekiz çinili sanduka vardır. Aşağıda i-simleri yazılı Selçuklu Sultanları; Sultan Mesud I, Kıhnçaslan II, Rükneddin Süleyman II, Gıyaseddin Keyhüsrev I, Alaeddin Keykubat I, Gıyaseddin Keyhüsrev II, Kıhnçaslan IV Gıyaseddin Keyhüsrev III medfun bulunmaktadır.

 

Tavusbaba Türbesi : Konya'nın tarihi bir mesi­re yeri olan Meram'dadır. I. Alaeddin Kuykubat Devrinde Konya'da ölmüş olan Şeyh Tavus Mehmet-el Hindi'ye aittir. Taş ve tuğladan yapılmış, tonas kubbeli sade bir eserdir.

 

Ateş-Baz Veli Türbesi : Eski Meram yolu üze­rindedir. Klasik Selçuklu Kümbetleri tipindedir. Türbe 1285 yılında ölen Mevlevi Ateş-Baz Yusuf a aittir. Kesme taşlardan sekiz köşeli gövde sekiz­gen piramit tuğla örtülü bir külahla yapıştırılmış­tır. Taş söveli kemerli kapısının altında mezar mahzenine inilen bir de kapısı mevcuttur.

 

Diğer Türbelerden bazılar

-Emir Nureddin Türbesi,

-Gühertaş Türbesi,

-Karasungur Türbesi,

-Kesikbaş Türbesi,

-Pir Esat Türbesi,

-Ulaş Baba Türbesi,

 

 

KERVANSARAYLAR

 

Zazadin Hâni : Sultan Alaeddin Keykubat dev­rinde (633-Hicri 1236 Miladi yılında) Selçuklu E-mirlerinden Vezir Sadettin Köpek tarafından yaptı­rıldı. Yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden mey­dana gelmiş avlu tipte yapılmıştır. Hanın boyu 104 m., eni 62 metredir. Taş yapının dış duvarla­rından gayri İslami devirlere ait eserlerden bazı parçalarda kullanılmıştır. Konya-Aksaray yolunun 25. Km'sinde Tömek bucağındadır.

 

Horozlu Hâni : 1248 yılında bugünkü Konya-Aksaray asfaltının 8. Km.'sinde kışlık olarak yapıl­mıştır. 1957-1958-1963 yıllarında kısmen onarıl­mıştır. Avlusuz kervansaraylar tipinde yapılmıştır.

 

Rızılviran Hân :  Konya-Beyşehir yolu üzerinde olup, Konya'ya 44 km. uzaklıktadır. Kışlık ve yaz­lık olmak üzere iki tipte yaptırılmıştır.

 

ANADOLU BEYLİKLERİ DÖNEMİ ESERLERİ

CAMİLER

 

Kadı Mürsel (Hacı Hasan) Camii : Hükümet konağının batısındadır. Güney duva­rında bulunan kitabesine göre 812 H.-1409 M. Yı­lında ve Karamanoğlu Mehmet Bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel tarafından yaptırılmış­tır. Dikdörtgen planlı taş ve moloz dolgu yüksekçe bir tabana oturmaktadır. Üzeri çatı ile örülmüştür.

 

Tursunoğlu (Tahir Paşa Camii) : Abdülaziz mahallesindedir. XV Yüzyıl başla­rında Konya eşrafından Tursunoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Beden duvarları taş, kub­be ise tuğladır. Camiinin kuzeyindeki kubbeli son cemaat mahallide tuğladan yapılmıştır. Tek şerefe -li ve köşeli bir minaresi vardır.

 

MESCİDLER:

-Meram (Hasbey) Mescidi,

-Ebu İshak Kazeruni Zaviyesi,

 

Hasbey Dar'ülhuffazi; Gaziâlemşah Mahalle­sindedir. Karamanoğlu Mehmet II devrinde Hacı Hasbey oğlu Mehmet Bey tarafından (1421) "Ha­fızlar Evi" olarak yapılmıştır. Tuğla örgü gövdesi kare bir plan üzerine oturtulmuş ve üzeri üç taraf­tan yontma taşlarla kaplanmıştır. Giriş kapısının bulunduğu batı cephesi işlemeli mermerlerle süs­lüdür. Gövdeden kubbeye klasik üçgen köşebent­lerle geçirilmektedir. Üçgenlerin ikişer kenarları yeşil çinilerle süslenmiştir. İçerisinde çinilerle süs­lü güzel bir mihrabı da vardır.

 

TÜRBELER

-Şeyh Osman Rûmi Türbesi,

-Fakih Dede Türbesi,

-Kalender Baba Türbesi,

-Siyavus Veli Türbesi,

-Turgutoğulları Türbesi,

 

OSMANLILAR DÖNEMİ ESERLERİ

CAMİLER

 

Selimiye Camii : Mevlâna Dergâhının batısın­da inşaatına Sultan Selim H'nin şehzadeliği zama­nında başlanmış (1558-1567) arasında tamam­lanmıştır. Camii Osmanlı klasik mimarisinin Konya'daki en güzel eserlerindedir. Kuzeyinde altı sü­tuna istinat ettirilmiş yedi kubbeli son cemaat yeri ve mermer süveli geçme basık kemerli cümle kapı­sı mevcuttur. Ahşap kapı kanatlarından sağdakine

 

"Mescitte Mümin, suda balık gibidir." İbareleri mevcuttur. Son cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi vardır.

Aziziye Camii : Konya çarşısının ortasındadır. Muntazam kesme Gödene Taşı ile yapılan mabed son Osmanlı mimarisinin çok muvaffak bir eseri­dir. Yerindeki 1671-1676 yılları arasında Şeyh Ahmed eliyle yaptırılan camii yandığı için (1867) Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevnihal adına yeni­den bugünkü Camii yaptırılmış ve bu adla anıl­mıştır. (1874) Türk Baroku uslubundadır.Altı mer­mer sütuna oturan üç kubbeli son cemaat yerini i-ki ucunda kaideleri şadırvanlı iki minaresi dikkat çeker. Üzeri ferah kubbe ile örtülüdür.

 

Şerafettin Camii : Camiinin ilk banisi XIII. yy' 'da Şeyh Şerafettin'dir. Daha sonraları 1444 yılın­da Karamanoğlu İbrahim Bey II. Tarafından ona­rılmıştır. Zamanla harap olan camii 1636 yılında Konyalı Mehmet Çavuşoğlu Memi Bey tarafından yıktırılarak yeniden yapılmış olup, şehrin Konak meydanındadır.

 

Kapı Camii : Konya'da merkezde sarraflar (çık­rıkçılar) caddesi üzerindedir. Asıl adı İhyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birinin çev­resinde yer aldığından Kapı Camii adıyla anılır.

Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergahı Postnişinlerinden Pir Hüseyih Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Bir süre sonra yıkılan bu camiiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizade Seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında bir yan­gın, cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkanları da yok etmiş. Bu olaydan bir yıl sonra cami-i üçüncü defa yeniden yapılmıştır. Bu yeni inşaasına dair 1285 H. (1868 M) tarihli kitabesi taç kapı­sı üzerinde yer almaktadır.

Kapı Cami Konya'da yer alan Osmanlı Dönemi camilerinin en büyüğüdür. Kuzeyinde 10 mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahal­li ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmak­tadır.

Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür. Taş Mihrabı ve ahşap minberi sadedir.

 

Nakiboğlu Camii : Camii, Nakiboğlu mahalle-sindedir. Vakfiyesine göre Konya Müftüsü Nakib'ül Seyid İbrahim tarafından 1176 H. (1762 M.) yılın­da yaptırılmıştır. Kare planlı olup toptan yapılmış­tır. Çatı ahşaptır. Kiremitle örtülmüştür.

Minaresi, 1178 H. (1764 M.) yılında Nakib'ül Hac Seyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından yaptırılmıştır.

Cami zamanla harap olduğu için 1926 yılında minaresi hariç, yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır.

 

Osmanlı Devrine ait diğer Camiler :

-Piri Mehmet Paşa Camii

-Hacı Fettah Camii

-Ovalı oğlu (Çelik Paşa) Camii

-Saray (Kışla) Camii

-Sep Hevan Camii

-Köprübaşı Camii

-Namık Paşa Camii

-Amber Reis (Feridiye) Camii

 

MESCİDLER

-Meydan Mescidi

-Cevizaltı Mescidi

-Keçeci Mescidi


Mağara Turizmi

MAĞARALAR

 

Balatini Mağarası: Mağara, Konya İli, Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak İlçesi sınırlarında yer almaktadır. Konya-Beyşehir-Üzümlü-Manavgat yolunun 45.km'sinden ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır. Çamlık'a 5 km. Derebucak'a 6 km. uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile Suluin mağar­alarının 3 km. kuzeybatısındadır.

Toplam uzunluğu 1830 m. olan mağaranın düden ve kaynak konumunda iki girişi vardır. Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur. Üst katı oluşturan fosil kolun zemini tamamen mağara kili ile kaplıdır. Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun az olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir. Sadece biri 5 m.'den daha derin olan 3 adet Cadıkazanı geçiş tekniği ya da bot kul­lanılarak geçilebilir. Travertenleri, Heykel Odası, ve Dev Cadıkazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir.

 

Körükini Mağarası: Konya İli Beyşehir ilçesine bağlı, Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır.

Toplam uzunluğu 1250 m. olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir. Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmenini Mağarasına girmektedir. Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasından şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerektirmektedir. Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır. Bahar ayları aşırı su, sifonlar, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir.


Suluin (Değirmenini) Mağarası: Konya İli Beyşehir İlçesine bağh Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır.

Körükini Mağarasından çıkan Uzunsu Deresi, 100 m. Uzunluktaki Değirmen Vadisi boyunca kayalıklar  arasından   akarak  Değirmenini Mağarasına girmektedir. Buradan su dev kaya

blokları arasından şelaleler yaparak ilerlerken, mağara çok geniş ve yüksek bir galeri halinde devam eder ve 150 m. sonunda büyük göle ulaşır.

 

Sakaltutan Mağarası: Konya İline bağlı Seydişehir İlçesi yakınların­dadır. Mağaraya Seydişehir, Süleymaniye Köyü-Mortaş yolu ile ulaşılır. Dikey bir mağara olan Sakaltutan Mağarasının toplam derinliği 303 m.'dir.

 

Susuz Mağarası: Mağara, Seydişehir İlçesine bağlı Susuz Köyünde yer almaktadır. Aktif olan mağara, biri yatay diğeri ise 60 m.'lik dikey bir iniş olan iki gir­işe sahiptir. Mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık 2000 m.'dir. Mağara boyunca yeraltı nehrinin akışı gözlenmektedir. Özellikle ilkbahar aylarında mağaraya girilmesi tehlikeli olabilir.

 

Tınaztepe Mağarası: Mağaraya Konya-Seydişehir-Manavgat yolun­da Seydişehir'den 35 km. mesafede bulunmak­tadır. Toplam uzunluğu 1650 m. Derinliği 65 m. olan mağara Tınaztepe'nin güneybatı yamacında yer almaktadır. Fosil ve aktif olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Fosil bölümüne bahar aylarında girilecek olursa, sayısı 5'i bulan göllerin botla geçilmesi gerekecektir. Sonbahar aylarında suların azalması sonucu aynı galeri yürünerek geçilebilir. Beşinci gölden sonra mağarada 30 m. 'lik bir inişle Büyük Salon'a gelinmektedir. Bu salon gölle son bulmaktadır.

 


Pınarbaşı Mağarası: Beyşehir gölü güneyinde bulunan Kızılova Polyesinin güneybatı yamacında yerahr. Beyşehir-Derebucak karayolundan ayrılan bir yol, Kızılova Polyesinden geçerek Pınarbaşı Köyüne varır. Mağara, köyün hemen yakınındadır.


Pınarbaşı, Kretase kireçtaşlarmdaki belirgin bir fay üzerinde gelişmiş yatay bir mağaradır. İçin­den büyük bir karstik kaynak çıkan mağarada geçmesi zor sifon ve göller yer alır. Bu nedenle araştırması zor bir mağaradır. Ayrıca damlataş birikimi yönünden son derece zengindir.

 

Büyük Düden Mağarası: Mağara Konya İli, Derebucak İlçesindedir. Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak'dan İbradi yönünde, 18'inci km.'de, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadır.

Genişliği 1 km. uzunluğu 15 km. olan Kembos Ovası, bahar aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir. Bu düdenlerden batan su Atınbeşik Düden suyu Mağarasından geçerek Manavgat çayına karışmaktadır. Mağaranın turistik bir önemi olma­makla birlikte, speolojik açıdan önem taşımaktadır. 714 m. uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmaktadır.

 

Feyzullah Düdeni: Düden, Konya İlinin, Derebucak İlçesine yak­laşık 25 km. uzaklıktadır. Aktif bir düden özel­liğinde olup ilkbaharda, Kembos Polyesinin sularını drene eder.

 

Yerköprü Mağarası: Konya İli, Hadim İlçesi sınırının yakınlarında, Göksu Vadisinde bulunmaktadır. Mağaraya Konya- Karaman yoluyla, Kayaağzı-Habiller Köyleri üzerinden 116 km.'lik bir yolculukla ulaşılmaktadır. Ayrıca mağaranın bulunduğu Göksu Vadisine Mersin-Silifke üzerinden de ulaşılabilmektedir. Köy yolları stabilizedir.

Mağara tamamen bir traverten tüfün içinde yer almaktadır. Türkiye'nin doğası en güzel mağar­alarından birisidir.

Göksu Nehrinin, bu traverten tüfünün altında oluşturduğu mağara 500 m. kadar uzunluktadır. Suyun battığı yerde mağara sifolanmaktadır. Mağaranın çıkış ağzında, Göksu Nehrinin, dışarı­dan akan bir bölümü mağaradan çıkar. Diğer bölümüne bir şelale ile birleşirken bir doğa harikası oluşturmakta ve derin, mavi göller oluş­turarak Göksu Nehri devam etmektedir.


Örenyerleri

ÖREN YERLERİ

 

Sille (Siyata) : Sille Konya il merkezinin 8 km. kuzey batısındadır. Bugün merkez belediye hudut­ları içinde olup, şehir otobüsü çalışmaktadır. Er­ken Hıristiyanlık döneminin de önemli bir merke­zidir. Bu dönemden başka Ak Manastır diğer adı i-le HAGİOS Khariton (St. Chariton) olmak üzere bir çok manastır keşişler tarafından kayadan oyula­rak yapılmıştır. Bu manastırlar dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır.

 

Ak Manastır: Geniş ve mağara gibi kayadan oluşmuş olup,  6-7 şapeli ve bir çok hücreleri vardır. Bu manastırda bulunan Mikael Hommenos ve Mikaeles oğlu Abraham'a ait mezar taşları Konya Arkeoloji Müze­sinde teşhir edilmektedir.

Sille Aya-Elena Kilisesi: Sille, Konya İli, Selçuklu İlçesine bağlı kent merkezine 7 km. uzaklıkta bir yerleşim yeridir. İsa'nın doğumunun 327 sene sonra Bizans İm­paratoru Constantin'in annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış, buradaki ilk hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, hıristiyanlara Sille'de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir.

Mihail Arhankolos adına bu kilisenin temel at­ma töreninde bulunmuştur. Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir.

Kilisenin iç kapısının üstünde Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kitabe 1833 tarihli­dir. Aynı kitabenin üzerinde ise kilisenin dördüncü tamiratının Sultan Abdülmecit döneminde gördüğünü be­lirten üç satırlık bir kitabe daha bulunmaktadır.

Kilise düzgün kesme Sille Taşı ile yapılmıştır. Avlusunda kayalara oyulmuş odalar bulunmakta­dır. Kilisenin kuzeye açılan kapısından dış nartekse girilir. Burada kadınlar mahfeline çıkan iki yönlü taş merdivenler yer almaktadır. Kilisenin ana kub­besi dört fil ayağı üzerinde olup, kilise üç salimli­dir. Kilisenin içerisinde ahşaptan içerileri alçı süs­lü bir vaaz kürsüsü ile apsidle ana mekanı ayıran ahşap alçılı kafes bir sanat şaheseridir. Kubbe ge­çişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz.İsa, Hz. Mer­yem ile havarilere ait resimler bulunmaktadır.

 

Çatalhöyük: Çatalhöyük, Konya'nın Çumra İlçesi sınırların da olup, İlçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sı fa tını almıştır. Çatalhöyük 1958 yılında J.Mellaart tarafından keşfedilmiştir, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepenin batı yamacında yapılan çalışmalar neticesinde 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. En erken yerleşim katı (1 ise M.Ö. 5500 yıllarında tarihlenmektedir. Stil Kritik yolu ile yapılan bu tarihleme, C14 metodu il de doğrulanmıştır. İlk Yerleşme, ilk ev mimarisi v ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Yapılarda kullanılan malzeme kerpiç ağaç ve kamıştır.

Bulunan kazı eserleri, Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmekte diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır.

 

Eflatunpınar Hitit Anıtı: Konya İli, Beyşehir İlçesi, içinde bulunmakta­dır. Anıtı W. J. Hamiton (1849) da bilim dünyasına ilk haber veren kişidir. Daha sonra F. Sarre ve J. Garstang ayrı ayrı yayınlamışlardır.

Anıt bir su kaynağının kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabartmalardan oluşmaktadır. Ni­teliğini kaybetmeyen kabartmalar ön kısmındaki 14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur. Anıtın ilk planı bilinmemektedir.

Bu anıt açık hava anıtlarından daha küçüktür. Doğal bir kayaya oyulmamış, her parçanın üzerin­de üzerinde figür bulunan blok taşların örülmesiyle oluşmuştur. Su kaynağının yanında bulunan bu anıtın su toplama havuzunun ilk yapılış tarihi araştırılmamıştır. Eflatunpınar Anıtı'nın blok taşları üzerendeki figürler; üstte güneş kursu, ortada tanrıça ve tanrı diye kabul edilen figürlerin ara­sında, yanlarında ve en alttaki figürler ellerini yu­karıya doğru kaldırıp tanrı ve tanrıçayı selamla­maktadır. Bu anıt Hitit Krallık dönemine tarihlenmektedir.

1996 yılında Konya Müze Müdürlüğünce Anıt çevresinde temizlik ve kazı çalışmaları başlamış­tır. Çalışmalarda anıtın 3.34 x 3 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı bir havuzun parçası olduğu orta­ya çıkmıştır. 1998 yılı çalışmalarında anıtın alt kısmında beş adet daha tanrı kabartması tespit edilmiş olup, ilerideki yıllarda kazı çalışmaları de­vam ettirilecektir.

 

Kilistra Antik Kenti: Kilistra Antik Kenti Konya'nın 34 km. güney batısındaki Hatunsaray Bucağının 16 km. kuzey batısındaki Gökyurt Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Yapılan çalışmalarda M.Ö. III. yy. ka­dar yerleşim olduğu anlaşılmıştır. Listradan (Ha­tunsaray) gelip Mistiya'ya Beyşehir'e doğru devam eden tarihi kral yolu (Vig Seboste) üzerinde yer al­maktadır. Kilistra Antik kentinin M.S. 7. yy. da Kapadokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile birçok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri İl Özel İdare Müdürlüğü tarafın­dan karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şepel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzen­lemesi yapılmıştır.

Haç Planlı Şapel iç ve dışı yekpare kaya oyuğu olması nedeniyle eşine az rastlanan nitelikte olup M.S. 8. y.y.'a aittir.

Sümbül Kilisede M.S. 8. yy'a ait olup devrini yansıtan süslemelerle Bizans Devrine ait Büyük Su Sarnıcı ise karşılıklı yekpare kayaya oyulmuş dörder payeye oturan 3 nefli plan gösterir.

Çiftli Şırahane ise karşılıklı yekpare iki kay içi­ne oyulmuş çevresi ise bir kompleks halindedir. Doğu Şırahane'nin giriş kapısı eşiğinde M.Ö. I, yy'la ait kentin adını veren bir yazıt bulunmuştur. Bizans devrine ait kaya oyuğu iki ev ortaya çıkar­tılmıştır.

 

 Kilistra antik kenti oldukça geniş alana yayıl­mış kaya oyuğu yerleşmeleri şeklindedir. Gelecek yıllar yapılacak kazı ve temizlik çalışmaları bura­nın Ürgüp, Göreme gibi turistik bir yer olmasını sağlayacaktır.

 

Karahöyük: Konya İl Merkezine 15 km. güney doğusunda Harmancık mahallesindedir. Ulaşım belediye oto­büsleri ile sağlanır. Ord.Prof.Dr. Sedat ALP baş­kanlığında 1953 yılında başlayan kazılar halen devam etmekte olup, üzerinde en uzun süren ça­lışma en eski Türk kazılarındandır. Karahöyük'te yapılan araştırmalarda höyüğün M.Ö. 3000 (Eski Tunç Devri-M.Ö. 2000 Asur ticaret kolonileri dev­ri) de iskan edildiği anlaşılmış olup, 27 yerleşik katı tespit edilmiştir. Konya bölgesinin M.Ö. 3000 ve 2000 yıllarının tarihe ışık tuttuğu bilinmekte­dir. Eski Anadolu'nun en önemli şehir harabeleri arasındadır.

Karahöyük kazılarında çıkan buluntular devri­nin kültürel ve ticari ilişkileri anlatan belgelerdir. Hitit İmparatorluk Çağı öncesi eski Tunç Devri Mühür sanatının Orta Anadolu'nun güney bölge­sindeki en önemli buluntularını veren merkezdir. Grafitolan kap markaları ve bazı mühürler Anado­lu'da yazının erken safhalarının araştırılmasında yardımcı olmaktadır. Gaga ağızlı testiler, fincanlar,yonca ağızlı testiler, rhytonar, üzüm salkımı bi­çimli kandiller ve diğer buluntular olup ayrıca at nalı biçimli damgalı altarlar, ocaklar ve yarım ay biçiminde atkılar devrinin karakteristik eserleridir. Buluntular Konya Arkeoloji Müzesinde teşhir ve muhafaza edilmektedir.

 

Bolat Örenyeri:Bolat yaylası ören yeri, Hadim ilçesi Bolat köyü sınırları içinde kalan Temaşalık mevki­indedir. Literatüre adı Astra olarak geçmiş olan antik kent, Hadim ilçesinin kuzey batısında ve Hadim'e 17 km. uzaklıktadır.

Hellenistik, Roma ve Bizans devirlerinde iskan gördüğü yüzey buluntularından anlaşılmaktadır.

Kente ait önemli sayılabilecek kalıntılar; nekropol alanı, bouleterion, kilise ve büyük yapıdır.

1992-93-94 yıllarında Konya Müze Müdürlüğünce kurtarma ve temizlik çalışmaları yapılmıştır.

 

Nekropol Alanı: Kentin güneyindedir. M.S. 3.yy'a ait bol mik­tarda mezar steli ve lahit parçaları bulunmak­tadır. Stellerde; boğa başları, asma dalı, üzüm salkımları ve mezuda başları işlenmiştir. Stellerdeki   insan figürleri stilizedir. Lahit ve

kapakları blok kayaların işlenmesi ile yapılmış olup, lahitlerde mezuda başları ve üzüm salkım­ları, kapaklarında ise aslan başları işlenmiştir.

 

Bouleterion: Kentin batısındadır. Yüksek bir noktada kurul­muştur. Cave alanının bir bölümü ayakta kala­bilmiştir.

 

Selçuklu Köşkü: Alaaddin Tepesini çeviren iç kalenin kuzey eteğindedir. Sarayın II. Kılınçaslan'a ait olduğu kuv­vetle muhtemeldir. Köşk, Alaaddin Keykubat I za­manında genişletilerek tamir edilmiş, kare bir plan üzerine harç ve tuğlalarla iki kat olarak ya­pılmış, altı kat kerpiç ve molozlarla takviye edil­miştir. Köşk bugün harap olmuş bir duvar parça­sından ibarettir. Son defa 1961 yılında bu tek du­varın beton bir şemsiye ile muhafazası yoluna gi­dilmiştir.

 

Kubâd-Âbad Sarayı: Kubâd-âbad Sarayı Beyşehir gölünün güneyba­tısında yer almaktadır.

Sultan Alaeddin Keykubad I tarafından 1226-1236 yılları arasında yaptırılmıştır. Basit bir saray olmaktan çok sürekli ikamet için yapılmış Selçuklu yapılar topluluğudur. Türk saray külliyesinin en eski örneğidir. Ayrıca bugün planı bilinen tek Sel­çuklu Saray Külliyesidir.

1949-51 yıllarında M.Zeki Oral kazılara başla­mış daha sonra 1965 yılına kadar bu kazılara ara verilmiştir. 1965-66 yıllarında Prof.Dr. Otto-Dorn Büyük Saray ve Küçük Saray'ın mimarisini ve çini dekorasyonunu ortaya çıkarmıştır. Mehmet Önder'de bir süre kazılara devam etmiş ve 1968 yılın­dan itibaren bu önemli Selçuklu sitesi kendi kade­rine terk edilmiştir.

1980 yılında yüzey araştırmaları ile Prof.Dr. Rüçhan Arık tarafından başlatılan çalışmalar 1981 yılından itibaren bilimsel arkeolojik kazı olarak yürütülmektedir.

Sultan ve Emirleri için yapılan saray ve köşk­ler çeşitli renk ve desenlerdeki çinilerle süslenmiş­tir. Yapılan kazılarda sarayın temelleri ve bölümle­ri, sarayda kullanılan yapı malzemeleri, renkli camlar, kürkler, alçı dekorasyonlar cam, sikke, se­ramikler ve çiniler bulunmuştur.

Kubâd-Âbad Sarayı çinileri sır altı ve lüster tekniğinde yapılmıştır. Ayrıca çeşitli formlarda çini mozaiklerde ele geçmiştir. Ele geçen çiniler figür­lü, geometrik ve bitkisel bezemelidir.

Kubâd-Âbad Sarayında yapılan kazılarda orta­ya çıkan buluntular Türk Kültür tarihine çeşitli bilgiler kazandıracak niteliktedir.        

  • Paylaş:
Yorum Ekle

E-BÜLTEN ABONELİĞİ

E-Bültene Abone Olup Son Eklenen Fırsatlar Anında Haberdar Olabilirsiniz...
Copyrigt © 2017 ARB CENTER Fırsat Bu Şehirde Tüm Hakları Saklıdır. (www.academymedia.net)