Konya Doğal Güzellikleri
Kültür ve Turizm
+-
İlimiz çok çeşitli uygarlıklara sahne olmuş, M.Ö. 7000 yılına kadar giden bir tarihin izlerini taşımaktadır. Ören yerleri, tarihi ve doğal sit alanları, mağaraları ve sivil mimari örnekleriyle zengin bir tarihi mirasa sahiptir.
Aynı zamanda Selçuklu Devletine de başkentlik yapan Konya, Hz. Mevlana ve Nasrettin Hoca gibi dünya çapında tanınan şahsiyetlerle önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.
İlimizde turizm işletme belgeli 31 tesiste 5.319, turizm yatırım belgeli 14 tesiste 4.949 yatak kapasitesi mevcut olup, toplam yatak kapasitesi 10.228’dir. Bunun yanı sıra 16 turizm işletme belgeli lokanta ile 19 seyahat acentesi vardir. 2015 yılında merkez ve ilçe müzelerini 2.711.192 kişi ziyarette bulunmuştur.
İl merkezinde 6 (Mevlana, Karatay Çini Eserleri, İnceminare, Sırçalı Medrese, Atatürk, Etnografya ve Arkeoloji Müzeleri) , ilçelerde 4 (Çatalhöyük Örenyeri Müzesi, Ereğli Müzesi, Akşehir Batı Cephesi Karargâhı Müzesi ve Akşehir Arkeoloji Müzesi) olmak üzere toplam 10 müze bulunmaktadır.
KONYA
Konya'da ve çevresinde yerleşik düzen Prehistorik (tarih öncesi) çağdan başlar. Bu çağ içinde Neolitik-Kaltolitik-Erken Bronz Çağ kültürlerini görülür.
Bu çağın iskân yeri olan höyükler, Konya il sınırları içindedir. Neolitik Devre (M.Ö. 7000-5500) ait buluntular, Çatalhöyük'teki arkeolojik kazılarda meydana çıkmıştır.
Bugün Konya'nın bir semtinin içinde kalan Karahöyük'te Hitit iskânı görülmektedir. Senelerdir sürdürülen arkeolojik kazılar bu çağı anlatan buluntular vermektedir.
Anadolu'da Hitit egemenliğine son veren Frigler, Trakya'dan Anadolu'ya göç etmiş kavimlerdir. Alâaddin Tepesi ve Karapınar, Gıcıkışla ve Sızma gibi yerlerden elde edilen buluntular M.Ö. VII. Yüzyıla aittir. Friglerden sonra Konya (Kavania), Lidyalılar ve Büyük İskender'in istilâsına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu'da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya, Iconium olarak varlığını korumuştur. (M.Ö. 25)
Antakya'dan Anadolu'ya çıkan Hristiyan azizlerden St.Paul, Antiochia'ya (Yalvaç) sonra Iconium'a (Konya) gelmiştir. Bu devirde Hatunsaray, Lystra-Derbeş, Laodica (Ladik) ve Sille önemli Bizans yerleşim yerleridir. İslâmiyetin Anadolu'da yayılması ile Bizans'a (İstanbul) Arap akınları başlamıştır. Emevîler ve Abbasîler, Konya üzerinden akınlar yapmışlardır.
1071 tarihindeki Malazgirt Meydan Savaşı'ndan sonra Anadolu'nun büyük bir kısmı ile beraber Konya da Selçuklular, Bizanslıların elinden alınmıştır.
Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şah, 1076 yılında Konya'yı başşehir yapmıştır. 1080 yılında başkent İznik'e nakledilmiştir. I.Kılıç Arslan, 1097 yılında başşehri Konya'ya taşımıştır. Konya, 1097 tarihinden 1277 tarihine kadar aralıksız Anadolu Selçuklu Devleti'nin başşehri olarak kalmıştır.
Konya, 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından ele geçirilmiştir. Karamanoğulları Devleti'nin egemenliğine girmiştir. Osmanlı Padişahlarından II.Murat, 1442 tarihinde Karamanoğulları hakimiyetine son vermiştir.
Konya, Osmanlı Devleti zamanında şöhret ve itibarını devam ettirmiştir. Osmanlı Sultanlarından Yavuz Sultan Selim Han, Mısır ve İran seferleri sırasında Konya'da konaklamıştır. Kanunî Sultan Süleyman Han, İran, IV.Murat Han ise Bağdat seferleri sırasında Konya'da kalmışlardır.
Cumhuriyet devrinde hızla büyüyen ve gelişen Konya, tarihî eserleri ile bugün açık hava müzesi görünümünde bir şehirdir.
Konya Büyükşehrini oluşturan Karatay, Meram ve Selçuklu ilçelerinin toplam merkez nüfusu bir milyonu, diğer ilçe ve beldeleriyle birlikte iki milyonu aşmaktadır.
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ
NASREDDİN HOCA
MEKE GÖLÜ
ÇATALHÖYÜK
ALAADDİN CAMİİ
TINAZTEPE MAĞARASI
YERKÖPRÜ ŞELALESİ
İVRİZ KAYA ANITI
EFLATUN PINARI
ILGIN KAPLICALARI
EŞREFOĞLU CÂMİİ
FASILLAR ANITI
KİLİSTRA ANTİK KENTİ
KUBAD-ABAD SARAYI - BEYŞEHİR
İNCE MİNARE MÜZESİ
Termal Turizm
HAMAMLAR, KAPLICALAR VE ŞİFALI SULAR
Sultan Hamamı;
Larende caddesinde Sahip Ata Külliyesine ait olan Sultan Hamamı bugün de faaliyetine devam etmektedir.
Mahkeme Hamamı;
Şerafeddin Cami ile Şems-i Tebrizi Cami arasında yer alan tarihi özellikleriyle milletimizin temizliğe verdiği önemini yaşatan (Türk Hamamı) vasıflarını taşıyan mahkeme hamamı faaliyetine devam etmektedir.
Meram Hamamı;
Meram mesireliğinde, tarihi köprü çıkışında yer alan Beylikler devrinde yapılmış Meram Hamamı, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Meydan Hamamı;
Akşehir'de 1329 yılında Subaşı Emir Şerafeddin tarafından yaptırılan hamam, bugünde hizmet vermektedir.
Orta Hamam;
Akşehir Ulu Cami caddesindeki Orta Hamam Selçuklulardan kalmış olup, Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşa tarafından 1900 yılında ciddi bakım ve tamirattan geçirilmiştir.
Eski Hamam;
Ereğli Ulu Cami güneyinde yer alan Karamanoğlu Beyliği devri eserlerinden olan eski hamam soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümleriyle hizmet vermeye devam etmektedir.
Ilgın Kaplıcaları;
Konya- Afyon karayolunun 90. km’sinde yer alan Ilgın ilçesindedir.Yaşadığı tarihi devirler dolayısıyle bir çok turistik esere sahip olan şifa merkezi durumundaki kaplıcalar, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından (İlk Türk Hamamı) olarak yaptırılmıştır. Romatizma ve siyatikten şikayetçi pek çok kişinin uğrak yeri durumundaki kaplıcada konaklama tesisleri bulunmaktadır.
Aşağı Çiğil Kaynak Suyu;
Ilgın'a bağlı Aşağıçiğil Kasabasının (Kumdöken) veya (Üzüm Çubuğu) namıyla anılan yörede, çamlık içinde yer alan kaynak suyu, böbreklerin-
den rahatsız olanların şifa aradıkları bir merkez durumundadır. Mahallinde içilmesi veya taşınarak kullanılması halinde böbrek taşlarının düşürülmesinde etkili olan kaynak suyu Konya'dan başka, çevreden gelen kişilerin de başlıca uğrak yeri durumunda bulunmaktadır.
Hadim Yerköprü Karasu Ilıcası;
Göksu nehrinin kaynaklarına sahip bulunan Hadim ilçesinin Yerköprü Hidroelektrik Santrali yakınında Karasu Mevkiinde yer alan, kış mevsiminde sıcak, yazın soğuk akan kaynağın suları cilt hastalıklarının tedavisinde faydalı olmaktadır. Suyunda kükürt minerallerine de rastlanan Karasu Ilıcası, hem şifa dağıtmakta hem de sahip olduğu tabiat zenginliğiyle eşsiz bir dinlenme yeri olarak hizmet vermektedir.
İsmil Kaplıca ve Termal Tesisleri;
İsmil Kaplıca ve Termal Tesisleri Konya'nın doğusundadır. Ereğli-Karapınar yolu üzerinde 50. km.'de İsmil Kasabası'nın yanıbaşındadır. Türkiye'nin ve Dünya'nın çeşitli merkezlerinden gelen insanların Kültür-Ticaret sanat bağlantılarıyla bütünleştirilecek olan kompleks hem bir kaplıca ve dizaynıyla tatil ve dinlenme merkezi, hem de bütün canlılığı ile turizm merkezi konumunda, insanlarımızın tabi ihtiyaçları ile sosyo-kültürel değerlerinin ve manevi-etik normlarının ön plana çıkarıldığı termal komplekste bütün bu ihtiyaç ve değerler evlerin mimari yapılarından ahşap lambri tasarımlarına, sağlık istasyonlarında kaplıca kür merkezlerine, açık kapalı termal havuzlardan tüm görsel güzelliklere yansıtıldı.
Belirli noktalarda kuş için barınakların oluşturulacağı İsmil kaplıcaları ve Termal Kompleksi fizik tedavi rehabilitasyon merkezi termal basınçlı duşlar, halka açık bölümler, İçme İnhilasyon, çamur terapi masaj, jimnastik salonları, su oyunlarının yapılabileceği termal havuzlar, yürüyüş parkurları, güneşlenme, eğlence mekanları, marketi, otoparkı, botanik bahçesi, tenis ve golf sahaları, seracılık ve tıbbi bitki üretim merkezleri içeriyor.
İnanç Turizmi
ANADOLU SELÇUKLULAR DÖNEMİ ESERLERİ
CAMİLER
Alaeddin Camii : Anadolu Selçuklu Devri Konya'nın en büyük ve en eski camiisidir. Şehrin merkezinde yüksekçe bir hü-yük olan Alaeddin Tepesi üzerine inşa edilmiştir. Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesud I'in son zamanlarında başlanılmış, Kılı-çaslan II (1156-1192) devrinde inşaatına devam edilmiş, Sultan Alaeddin Keykubad I tarafından 1221 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır.
Camii İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiştir. Üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür. İçerisi Sütunlar ormanını andırmaktadır. Bizans ve klasik devirlere ait 41 taş mermer sütundan ibarettir. Camiinin en ilginç taraflarından birisi de minberidir.
Minber abanoz ağacından birbirine geçmiş olup, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örnekleridir. 1155 yılında Ahlat'lı Mengum Berti tarafından yapılmış bir şaheserdir. Çinilerle süslü mihrabın önünde çini süslü kubbesiyle örtülmüş bir saha mevcuttur. Mihrap ve kubbelerin çinileri kısmen sökülmüştür.
İplikçi Camii : Alaeddin Caddesi üzerindedir. Şemseddin Altınoba tarafından 1201 yılından sonra yaptırılmış, Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş, yenilenmiştir. (1332) Cami İp-likçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır.
1951-1960 yılları arasında Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii, 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır.
Sahip Ata Camii ve Külliyesi : Anadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1258-1283 yıllan arasında inşaa edilmiş olan mescid türbe, hanigâh ve hamamdan ibarettir. Mimarı Abdullah Bin Kellük'tür.
Sadrettin Konevi Camii ve Türbesi : Konya'nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir. 1274 yılında yapılmıştır. Giriş kapısındaki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı o-lup, Konya'ya yerleşmiş, zamanın tanınmış bilginlerindendir. Muhiddin İbni Arabi'den tahsil ve terbiye görmüş, Konya'daki hanikâhında hadis ilimleri okutulmuştur. Mevlâna'ya derin bir sevgi ile bağlanmıştır.
Türbe, Camiinin doğusundaki avludadır. Açık türbeler tipinin ayakta kalan tek örneğidir. Türbenin şekli Selçuklu kümbetlerine benzer. Gövde açık, kaidesi mermer işleme olan türbenin üzerinde, köşeli bir tanbura oturan, kafes şeklinde ahşap bir külah vardır.
Şems-i Tebrizî Camii ve Türbesi : Şerafettin Camii kuzeyinde eskiden mezarlık olan Şems Parkının içinde yer alır. Bugünkü yapı 1510 yılında Abdürrezzakoğlu Emir İshak Bey tarafından mescidle birlikte elden geçirilmiş ve genişletilmiştir. İlk yapının 13. Yüzyılda yapıldığı ileri sürülmektedir. Ancak kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.
Cami bölümüyle bitişik durumda, içten tavanlı dıştan sekizgen tambur üzerine piramidal külahla örtülüdür. Eyvan şeklinde olan türbe mescide kalem işi süslenmiş ahşap Bursa kemeriyle açılır. Diğer yönlerde biri altta, diğeri üstte olmak üzere ikişer penceresi vardır. Türbenin duvarlarınla herhangi bir bezeme yoktur.
Tavanı geometrik motiflerle bezenmiştir. Üzeri örtülü sandukanın altında önceleri kuyu bulunduğu söyleniyorsa da araştırmalar neticesinde burasının kuyu değil mumyalık olduğu anlaşılmıştır.
Gövdesi taştan tambur ve külahı ise tuğladan yapılan türbe 1977 yılında tamiri sırasında orji-nalliğini biraz kaybetmiştir.
MESCİTLER
1) Hacı Ferruh (Taş Camı-Akca gizlemez) Mescidi.
2) Hoca Hasan Mescidi
3) Sırçalı Mescid
4) Beşarebey (Ferhuniye) Mescidi
5) Beyhekim Mescidi
6) Bulgur Dede Mescidi
7) İçkaraaslan Mescidi
8) Terceman Mescidi
9) Zevle Sultan Mescidi
10) Kara tay Mescidi
11) Zenburi Mescidi
TÜRBELER
Sultanlar Türbesi : Alaeddin Cami-i içinde kuzeyde, klasik Selçuklu türbeleri tipinde-dir. Gövdesi kesme taşlardan on yüzlü prizma şeklinde yükselmiş, üzeri tuğladan on köşeli bir pra-mitle örtülmüştür. Türbe, Sultan Kılınçaslan tarafından yaptırılmıştır.
Türbede sekiz çinili sanduka vardır. Aşağıda i-simleri yazılı Selçuklu Sultanları; Sultan Mesud I, Kıhnçaslan II, Rükneddin Süleyman II, Gıyaseddin Keyhüsrev I, Alaeddin Keykubat I, Gıyaseddin Keyhüsrev II, Kıhnçaslan IV Gıyaseddin Keyhüsrev III medfun bulunmaktadır.
Tavusbaba Türbesi : Konya'nın tarihi bir mesire yeri olan Meram'dadır. I. Alaeddin Kuykubat Devrinde Konya'da ölmüş olan Şeyh Tavus Mehmet-el Hindi'ye aittir. Taş ve tuğladan yapılmış, tonas kubbeli sade bir eserdir.
Ateş-Baz Veli Türbesi : Eski Meram yolu üzerindedir. Klasik Selçuklu Kümbetleri tipindedir. Türbe 1285 yılında ölen Mevlevi Ateş-Baz Yusuf a aittir. Kesme taşlardan sekiz köşeli gövde sekizgen piramit tuğla örtülü bir külahla yapıştırılmıştır. Taş söveli kemerli kapısının altında mezar mahzenine inilen bir de kapısı mevcuttur.
Diğer Türbelerden bazılar
-Emir Nureddin Türbesi,
-Gühertaş Türbesi,
-Karasungur Türbesi,
-Kesikbaş Türbesi,
-Pir Esat Türbesi,
-Ulaş Baba Türbesi,
KERVANSARAYLAR
Zazadin Hâni : Sultan Alaeddin Keykubat devrinde (633-Hicri 1236 Miladi yılında) Selçuklu E-mirlerinden Vezir Sadettin Köpek tarafından yaptırıldı. Yazlık ve kışlık tiplerin birleşmesinden meydana gelmiş avlu tipte yapılmıştır. Hanın boyu 104 m., eni 62 metredir. Taş yapının dış duvarlarından gayri İslami devirlere ait eserlerden bazı parçalarda kullanılmıştır. Konya-Aksaray yolunun 25. Km'sinde Tömek bucağındadır.
Horozlu Hâni : 1248 yılında bugünkü Konya-Aksaray asfaltının 8. Km.'sinde kışlık olarak yapılmıştır. 1957-1958-1963 yıllarında kısmen onarılmıştır. Avlusuz kervansaraylar tipinde yapılmıştır.
Rızılviran Hân : Konya-Beyşehir yolu üzerinde olup, Konya'ya 44 km. uzaklıktadır. Kışlık ve yazlık olmak üzere iki tipte yaptırılmıştır.
ANADOLU BEYLİKLERİ DÖNEMİ ESERLERİ
CAMİLER
Kadı Mürsel (Hacı Hasan) Camii : Hükümet konağının batısındadır. Güney duvarında bulunan kitabesine göre 812 H.-1409 M. Yılında ve Karamanoğlu Mehmet Bey zamanında Hacı Mustafa oğlu Mürsel tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı taş ve moloz dolgu yüksekçe bir tabana oturmaktadır. Üzeri çatı ile örülmüştür.
Tursunoğlu (Tahir Paşa Camii) : Abdülaziz mahallesindedir. XV Yüzyıl başlarında Konya eşrafından Tursunoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Beden duvarları taş, kubbe ise tuğladır. Camiinin kuzeyindeki kubbeli son cemaat mahallide tuğladan yapılmıştır. Tek şerefe -li ve köşeli bir minaresi vardır.
MESCİDLER:
-Meram (Hasbey) Mescidi,
-Ebu İshak Kazeruni Zaviyesi,
Hasbey Dar'ülhuffazi; Gaziâlemşah Mahallesindedir. Karamanoğlu Mehmet II devrinde Hacı Hasbey oğlu Mehmet Bey tarafından (1421) "Hafızlar Evi" olarak yapılmıştır. Tuğla örgü gövdesi kare bir plan üzerine oturtulmuş ve üzeri üç taraftan yontma taşlarla kaplanmıştır. Giriş kapısının bulunduğu batı cephesi işlemeli mermerlerle süslüdür. Gövdeden kubbeye klasik üçgen köşebentlerle geçirilmektedir. Üçgenlerin ikişer kenarları yeşil çinilerle süslenmiştir. İçerisinde çinilerle süslü güzel bir mihrabı da vardır.
TÜRBELER
-Şeyh Osman Rûmi Türbesi,
-Fakih Dede Türbesi,
-Kalender Baba Türbesi,
-Siyavus Veli Türbesi,
-Turgutoğulları Türbesi,
OSMANLILAR DÖNEMİ ESERLERİ
CAMİLER
Selimiye Camii : Mevlâna Dergâhının batısında inşaatına Sultan Selim H'nin şehzadeliği zamanında başlanmış (1558-1567) arasında tamamlanmıştır. Camii Osmanlı klasik mimarisinin Konya'daki en güzel eserlerindedir. Kuzeyinde altı sütuna istinat ettirilmiş yedi kubbeli son cemaat yeri ve mermer süveli geçme basık kemerli cümle kapısı mevcuttur. Ahşap kapı kanatlarından sağdakine
"Mescitte Mümin, suda balık gibidir." İbareleri mevcuttur. Son cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi vardır.
Aziziye Camii : Konya çarşısının ortasındadır. Muntazam kesme Gödene Taşı ile yapılan mabed son Osmanlı mimarisinin çok muvaffak bir eseridir. Yerindeki 1671-1676 yılları arasında Şeyh Ahmed eliyle yaptırılan camii yandığı için (1867) Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevnihal adına yeniden bugünkü Camii yaptırılmış ve bu adla anılmıştır. (1874) Türk Baroku uslubundadır.Altı mermer sütuna oturan üç kubbeli son cemaat yerini i-ki ucunda kaideleri şadırvanlı iki minaresi dikkat çeker. Üzeri ferah kubbe ile örtülüdür.
Şerafettin Camii : Camiinin ilk banisi XIII. yy' 'da Şeyh Şerafettin'dir. Daha sonraları 1444 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey II. Tarafından onarılmıştır. Zamanla harap olan camii 1636 yılında Konyalı Mehmet Çavuşoğlu Memi Bey tarafından yıktırılarak yeniden yapılmış olup, şehrin Konak meydanındadır.
Kapı Camii : Konya'da merkezde sarraflar (çıkrıkçılar) caddesi üzerindedir. Asıl adı İhyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birinin çevresinde yer aldığından Kapı Camii adıyla anılır.
Cami ilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergahı Postnişinlerinden Pir Hüseyih Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Bir süre sonra yıkılan bu camiiyi 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerlizade Seyyid Abdurrahman yenilemiş, 1867 yılında bir yangın, cami ile birlikte bu civarda vakıf dükkanları da yok etmiş. Bu olaydan bir yıl sonra cami-i üçüncü defa yeniden yapılmıştır. Bu yeni inşaasına dair 1285 H. (1868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yer almaktadır.
Kapı Cami Konya'da yer alan Osmanlı Dönemi camilerinin en büyüğüdür. Kuzeyinde 10 mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardır. Ayrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır.
Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı, içten büyüklü küçüklü sekiz kubbe ile örtülüdür. Taş Mihrabı ve ahşap minberi sadedir.
Nakiboğlu Camii : Camii, Nakiboğlu mahalle-sindedir. Vakfiyesine göre Konya Müftüsü Nakib'ül Seyid İbrahim tarafından 1176 H. (1762 M.) yılında yaptırılmıştır. Kare planlı olup toptan yapılmıştır. Çatı ahşaptır. Kiremitle örtülmüştür.
Minaresi, 1178 H. (1764 M.) yılında Nakib'ül Hac Seyid İbrahim oğlu Mehmet Emin tarafından yaptırılmıştır.
Cami zamanla harap olduğu için 1926 yılında minaresi hariç, yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır.
Osmanlı Devrine ait diğer Camiler :
-Piri Mehmet Paşa Camii
-Hacı Fettah Camii
-Ovalı oğlu (Çelik Paşa) Camii
-Saray (Kışla) Camii
-Sep Hevan Camii
-Köprübaşı Camii
-Namık Paşa Camii
-Amber Reis (Feridiye) Camii
MESCİDLER
-Meydan Mescidi
-Cevizaltı Mescidi
-Keçeci Mescidi
Mağara Turizmi
MAĞARALAR
Balatini Mağarası: Mağara, Konya İli, Beyşehir İlçesine bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak İlçesi sınırlarında yer almaktadır. Konya-Beyşehir-Üzümlü-Manavgat yolunun 45.km'sinden ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır. Çamlık'a 5 km. Derebucak'a 6 km. uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile Suluin mağaralarının 3 km. kuzeybatısındadır.
Toplam uzunluğu 1830 m. olan mağaranın düden ve kaynak konumunda iki girişi vardır. Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur. Üst katı oluşturan fosil kolun zemini tamamen mağara kili ile kaplıdır. Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun az olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir. Sadece biri 5 m.'den daha derin olan 3 adet Cadıkazanı geçiş tekniği ya da bot kullanılarak geçilebilir. Travertenleri, Heykel Odası, ve Dev Cadıkazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir.
Körükini Mağarası: Konya İli Beyşehir ilçesine bağlı, Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır.
Toplam uzunluğu 1250 m. olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir. Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmenini Mağarasına girmektedir. Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasından şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerektirmektedir. Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır. Bahar ayları aşırı su, sifonlar, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir.
Suluin (Değirmenini) Mağarası: Konya İli Beyşehir İlçesine bağh Çamlık Beldesinin 500 m. Güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır.
Körükini Mağarasından çıkan Uzunsu Deresi, 100 m. Uzunluktaki Değirmen Vadisi boyunca kayalıklar arasından akarak Değirmenini Mağarasına girmektedir. Buradan su dev kaya
blokları arasından şelaleler yaparak ilerlerken, mağara çok geniş ve yüksek bir galeri halinde devam eder ve 150 m. sonunda büyük göle ulaşır.
Sakaltutan Mağarası: Konya İline bağlı Seydişehir İlçesi yakınlarındadır. Mağaraya Seydişehir, Süleymaniye Köyü-Mortaş yolu ile ulaşılır. Dikey bir mağara olan Sakaltutan Mağarasının toplam derinliği 303 m.'dir.
Susuz Mağarası: Mağara, Seydişehir İlçesine bağlı Susuz Köyünde yer almaktadır. Aktif olan mağara, biri yatay diğeri ise 60 m.'lik dikey bir iniş olan iki girişe sahiptir. Mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık 2000 m.'dir. Mağara boyunca yeraltı nehrinin akışı gözlenmektedir. Özellikle ilkbahar aylarında mağaraya girilmesi tehlikeli olabilir.
Tınaztepe Mağarası: Mağaraya Konya-Seydişehir-Manavgat yolunda Seydişehir'den 35 km. mesafede bulunmaktadır. Toplam uzunluğu 1650 m. Derinliği 65 m. olan mağara Tınaztepe'nin güneybatı yamacında yer almaktadır. Fosil ve aktif olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Fosil bölümüne bahar aylarında girilecek olursa, sayısı 5'i bulan göllerin botla geçilmesi gerekecektir. Sonbahar aylarında suların azalması sonucu aynı galeri yürünerek geçilebilir. Beşinci gölden sonra mağarada 30 m. 'lik bir inişle Büyük Salon'a gelinmektedir. Bu salon gölle son bulmaktadır.
Pınarbaşı Mağarası: Beyşehir gölü güneyinde bulunan Kızılova Polyesinin güneybatı yamacında yerahr. Beyşehir-Derebucak karayolundan ayrılan bir yol, Kızılova Polyesinden geçerek Pınarbaşı Köyüne varır. Mağara, köyün hemen yakınındadır.
Pınarbaşı, Kretase kireçtaşlarmdaki belirgin bir fay üzerinde gelişmiş yatay bir mağaradır. İçinden büyük bir karstik kaynak çıkan mağarada geçmesi zor sifon ve göller yer alır. Bu nedenle araştırması zor bir mağaradır. Ayrıca damlataş birikimi yönünden son derece zengindir.
Büyük Düden Mağarası: Mağara Konya İli, Derebucak İlçesindedir. Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak'dan İbradi yönünde, 18'inci km.'de, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadır.
Genişliği 1 km. uzunluğu 15 km. olan Kembos Ovası, bahar aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir. Bu düdenlerden batan su Atınbeşik Düden suyu Mağarasından geçerek Manavgat çayına karışmaktadır. Mağaranın turistik bir önemi olmamakla birlikte, speolojik açıdan önem taşımaktadır. 714 m. uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmaktadır.
Feyzullah Düdeni: Düden, Konya İlinin, Derebucak İlçesine yaklaşık 25 km. uzaklıktadır. Aktif bir düden özelliğinde olup ilkbaharda, Kembos Polyesinin sularını drene eder.
Yerköprü Mağarası: Konya İli, Hadim İlçesi sınırının yakınlarında, Göksu Vadisinde bulunmaktadır. Mağaraya Konya- Karaman yoluyla, Kayaağzı-Habiller Köyleri üzerinden 116 km.'lik bir yolculukla ulaşılmaktadır. Ayrıca mağaranın bulunduğu Göksu Vadisine Mersin-Silifke üzerinden de ulaşılabilmektedir. Köy yolları stabilizedir.
Mağara tamamen bir traverten tüfün içinde yer almaktadır. Türkiye'nin doğası en güzel mağaralarından birisidir.
Göksu Nehrinin, bu traverten tüfünün altında oluşturduğu mağara 500 m. kadar uzunluktadır. Suyun battığı yerde mağara sifolanmaktadır. Mağaranın çıkış ağzında, Göksu Nehrinin, dışarıdan akan bir bölümü mağaradan çıkar. Diğer bölümüne bir şelale ile birleşirken bir doğa harikası oluşturmakta ve derin, mavi göller oluşturarak Göksu Nehri devam etmektedir.
Örenyerleri
ÖREN YERLERİ
Sille (Siyata) : Sille Konya il merkezinin 8 km. kuzey batısındadır. Bugün merkez belediye hudutları içinde olup, şehir otobüsü çalışmaktadır. Erken Hıristiyanlık döneminin de önemli bir merkezidir. Bu dönemden başka Ak Manastır diğer adı i-le HAGİOS Khariton (St. Chariton) olmak üzere bir çok manastır keşişler tarafından kayadan oyularak yapılmıştır. Bu manastırlar dünyada kurulan ilk manastırlar arasındadır.
Ak Manastır: Geniş ve mağara gibi kayadan oluşmuş olup, 6-7 şapeli ve bir çok hücreleri vardır. Bu manastırda bulunan Mikael Hommenos ve Mikaeles oğlu Abraham'a ait mezar taşları Konya Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmektedir.
Sille Aya-Elena Kilisesi: Sille, Konya İli, Selçuklu İlçesine bağlı kent merkezine 7 km. uzaklıkta bir yerleşim yeridir. İsa'nın doğumunun 327 sene sonra Bizans İmparatoru Constantin'in annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış, buradaki ilk hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, hıristiyanlara Sille'de bir mabed yaptırmaya karar vermiştir.
Mihail Arhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur. Kilise asırlar boyu onarımlar görerek günümüze kadar gelmiştir.
Kilisenin iç kapısının üstünde Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe bir tamir kitabesi kilisenin tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kitabe 1833 tarihlidir. Aynı kitabenin üzerinde ise kilisenin dördüncü tamiratının Sultan Abdülmecit döneminde gördüğünü belirten üç satırlık bir kitabe daha bulunmaktadır.
Kilise düzgün kesme Sille Taşı ile yapılmıştır. Avlusunda kayalara oyulmuş odalar bulunmaktadır. Kilisenin kuzeye açılan kapısından dış nartekse girilir. Burada kadınlar mahfeline çıkan iki yönlü taş merdivenler yer almaktadır. Kilisenin ana kubbesi dört fil ayağı üzerinde olup, kilise üç salimlidir. Kilisenin içerisinde ahşaptan içerileri alçı süslü bir vaaz kürsüsü ile apsidle ana mekanı ayıran ahşap alçılı kafes bir sanat şaheseridir. Kubbe geçişlerinde ve taşıyıcı ayaklarda Hz.İsa, Hz. Meryem ile havarilere ait resimler bulunmaktadır.
Çatalhöyük: Çatalhöyük, Konya'nın Çumra İlçesi sınırların da olup, İlçenin 10 km. doğusunda yer almaktadır. Höyük, farklı yükseklikte iki tepe düzü olan bir tepe şeklindedir. Bu iki yükseltisi nedeniyle çatal sı fa tını almıştır. Çatalhöyük 1958 yılında J.Mellaart tarafından keşfedilmiştir, 1961-1963 ve 1965 yıllarında kazısı yapılmıştır. Yüksek tepenin batı yamacında yapılan çalışmalar neticesinde 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. En erken yerleşim katı (1 ise M.Ö. 5500 yıllarında tarihlenmektedir. Stil Kritik yolu ile yapılan bu tarihleme, C14 metodu il de doğrulanmıştır. İlk Yerleşme, ilk ev mimarisi v ilk kutsal yapılara ait özgün buluntuları ile insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Yapılarda kullanılan malzeme kerpiç ağaç ve kamıştır.
Bulunan kazı eserleri, Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmekte diğerleri ise depolarda koruma altına alınmış durumdadır.
Eflatunpınar Hitit Anıtı: Konya İli, Beyşehir İlçesi, içinde bulunmaktadır. Anıtı W. J. Hamiton (1849) da bilim dünyasına ilk haber veren kişidir. Daha sonra F. Sarre ve J. Garstang ayrı ayrı yayınlamışlardır.
Anıt bir su kaynağının kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabartmalardan oluşmaktadır. Niteliğini kaybetmeyen kabartmalar ön kısmındaki 14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur. Anıtın ilk planı bilinmemektedir.
Bu anıt açık hava anıtlarından daha küçüktür. Doğal bir kayaya oyulmamış, her parçanın üzerinde üzerinde figür bulunan blok taşların örülmesiyle oluşmuştur. Su kaynağının yanında bulunan bu anıtın su toplama havuzunun ilk yapılış tarihi araştırılmamıştır. Eflatunpınar Anıtı'nın blok taşları üzerendeki figürler; üstte güneş kursu, ortada tanrıça ve tanrı diye kabul edilen figürlerin arasında, yanlarında ve en alttaki figürler ellerini yukarıya doğru kaldırıp tanrı ve tanrıçayı selamlamaktadır. Bu anıt Hitit Krallık dönemine tarihlenmektedir.
1996 yılında Konya Müze Müdürlüğünce Anıt çevresinde temizlik ve kazı çalışmaları başlamıştır. Çalışmalarda anıtın 3.34 x 3 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı bir havuzun parçası olduğu ortaya çıkmıştır. 1998 yılı çalışmalarında anıtın alt kısmında beş adet daha tanrı kabartması tespit edilmiş olup, ilerideki yıllarda kazı çalışmaları devam ettirilecektir.
Kilistra Antik Kenti: Kilistra Antik Kenti Konya'nın 34 km. güney batısındaki Hatunsaray Bucağının 16 km. kuzey batısındaki Gökyurt Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Yapılan çalışmalarda M.Ö. III. yy. kadar yerleşim olduğu anlaşılmıştır. Listradan (Hatunsaray) gelip Mistiya'ya Beyşehir'e doğru devam eden tarihi kral yolu (Vig Seboste) üzerinde yer almaktadır. Kilistra Antik kentinin M.S. 7. yy. da Kapadokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile birçok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şepel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Haç Planlı Şapel iç ve dışı yekpare kaya oyuğu olması nedeniyle eşine az rastlanan nitelikte olup M.S. 8. y.y.'a aittir.
Sümbül Kilisede M.S. 8. yy'a ait olup devrini yansıtan süslemelerle Bizans Devrine ait Büyük Su Sarnıcı ise karşılıklı yekpare kayaya oyulmuş dörder payeye oturan 3 nefli plan gösterir.
Çiftli Şırahane ise karşılıklı yekpare iki kay içine oyulmuş çevresi ise bir kompleks halindedir. Doğu Şırahane'nin giriş kapısı eşiğinde M.Ö. I, yy'la ait kentin adını veren bir yazıt bulunmuştur. Bizans devrine ait kaya oyuğu iki ev ortaya çıkartılmıştır.
Kilistra antik kenti oldukça geniş alana yayılmış kaya oyuğu yerleşmeleri şeklindedir. Gelecek yıllar yapılacak kazı ve temizlik çalışmaları buranın Ürgüp, Göreme gibi turistik bir yer olmasını sağlayacaktır.
Karahöyük: Konya İl Merkezine 15 km. güney doğusunda Harmancık mahallesindedir. Ulaşım belediye otobüsleri ile sağlanır. Ord.Prof.Dr. Sedat ALP başkanlığında 1953 yılında başlayan kazılar halen devam etmekte olup, üzerinde en uzun süren çalışma en eski Türk kazılarındandır. Karahöyük'te yapılan araştırmalarda höyüğün M.Ö. 3000 (Eski Tunç Devri-M.Ö. 2000 Asur ticaret kolonileri devri) de iskan edildiği anlaşılmış olup, 27 yerleşik katı tespit edilmiştir. Konya bölgesinin M.Ö. 3000 ve 2000 yıllarının tarihe ışık tuttuğu bilinmektedir. Eski Anadolu'nun en önemli şehir harabeleri arasındadır.
Karahöyük kazılarında çıkan buluntular devrinin kültürel ve ticari ilişkileri anlatan belgelerdir. Hitit İmparatorluk Çağı öncesi eski Tunç Devri Mühür sanatının Orta Anadolu'nun güney bölgesindeki en önemli buluntularını veren merkezdir. Grafitolan kap markaları ve bazı mühürler Anadolu'da yazının erken safhalarının araştırılmasında yardımcı olmaktadır. Gaga ağızlı testiler, fincanlar,yonca ağızlı testiler, rhytonar, üzüm salkımı biçimli kandiller ve diğer buluntular olup ayrıca at nalı biçimli damgalı altarlar, ocaklar ve yarım ay biçiminde atkılar devrinin karakteristik eserleridir. Buluntular Konya Arkeoloji Müzesinde teşhir ve muhafaza edilmektedir.
Bolat Örenyeri:Bolat yaylası ören yeri, Hadim ilçesi Bolat köyü sınırları içinde kalan Temaşalık mevkiindedir. Literatüre adı Astra olarak geçmiş olan antik kent, Hadim ilçesinin kuzey batısında ve Hadim'e 17 km. uzaklıktadır.
Hellenistik, Roma ve Bizans devirlerinde iskan gördüğü yüzey buluntularından anlaşılmaktadır.
Kente ait önemli sayılabilecek kalıntılar; nekropol alanı, bouleterion, kilise ve büyük yapıdır.
1992-93-94 yıllarında Konya Müze Müdürlüğünce kurtarma ve temizlik çalışmaları yapılmıştır.
Nekropol Alanı: Kentin güneyindedir. M.S. 3.yy'a ait bol miktarda mezar steli ve lahit parçaları bulunmaktadır. Stellerde; boğa başları, asma dalı, üzüm salkımları ve mezuda başları işlenmiştir. Stellerdeki insan figürleri stilizedir. Lahit ve
kapakları blok kayaların işlenmesi ile yapılmış olup, lahitlerde mezuda başları ve üzüm salkımları, kapaklarında ise aslan başları işlenmiştir.
Bouleterion: Kentin batısındadır. Yüksek bir noktada kurulmuştur. Cave alanının bir bölümü ayakta kalabilmiştir.
Selçuklu Köşkü: Alaaddin Tepesini çeviren iç kalenin kuzey eteğindedir. Sarayın II. Kılınçaslan'a ait olduğu kuvvetle muhtemeldir. Köşk, Alaaddin Keykubat I zamanında genişletilerek tamir edilmiş, kare bir plan üzerine harç ve tuğlalarla iki kat olarak yapılmış, altı kat kerpiç ve molozlarla takviye edilmiştir. Köşk bugün harap olmuş bir duvar parçasından ibarettir. Son defa 1961 yılında bu tek duvarın beton bir şemsiye ile muhafazası yoluna gidilmiştir.
Kubâd-Âbad Sarayı: Kubâd-âbad Sarayı Beyşehir gölünün güneybatısında yer almaktadır.
Sultan Alaeddin Keykubad I tarafından 1226-1236 yılları arasında yaptırılmıştır. Basit bir saray olmaktan çok sürekli ikamet için yapılmış Selçuklu yapılar topluluğudur. Türk saray külliyesinin en eski örneğidir. Ayrıca bugün planı bilinen tek Selçuklu Saray Külliyesidir.
1949-51 yıllarında M.Zeki Oral kazılara başlamış daha sonra 1965 yılına kadar bu kazılara ara verilmiştir. 1965-66 yıllarında Prof.Dr. Otto-Dorn Büyük Saray ve Küçük Saray'ın mimarisini ve çini dekorasyonunu ortaya çıkarmıştır. Mehmet Önder'de bir süre kazılara devam etmiş ve 1968 yılından itibaren bu önemli Selçuklu sitesi kendi kaderine terk edilmiştir.
1980 yılında yüzey araştırmaları ile Prof.Dr. Rüçhan Arık tarafından başlatılan çalışmalar 1981 yılından itibaren bilimsel arkeolojik kazı olarak yürütülmektedir.
Sultan ve Emirleri için yapılan saray ve köşkler çeşitli renk ve desenlerdeki çinilerle süslenmiştir. Yapılan kazılarda sarayın temelleri ve bölümleri, sarayda kullanılan yapı malzemeleri, renkli camlar, kürkler, alçı dekorasyonlar cam, sikke, seramikler ve çiniler bulunmuştur.
Kubâd-Âbad Sarayı çinileri sır altı ve lüster tekniğinde yapılmıştır. Ayrıca çeşitli formlarda çini mozaiklerde ele geçmiştir. Ele geçen çiniler figürlü, geometrik ve bitkisel bezemelidir.
Kubâd-Âbad Sarayında yapılan kazılarda ortaya çıkan buluntular Türk Kültür tarihine çeşitli bilgiler kazandıracak niteliktedir.